Tarih boyunca zeytin, barış ve umudun temsilcisi olmuş; ağacı ve meyvesi kutsal kabul edilmiştir. Geçmişi günümüzden 10 bin yıl öncesine dayanan zeytin birçok efsanenin de kaynağı olmuş; geleneklere göre zeytin ağacının yaprakları zafer, akıl, ve barışı simgelemiştir. Anavatanı Anadolu olan zeytin fosfor, potasyum, kalsiyum ve magnezyum mineralleriyle birlikte; A, D, E, ve K vitaminlerini içermektedir. Kalp ve damar hastalıkları için çok faydalı olan  zeytin meyvesi, mucize bir besin deposudur. Zeytinde bulunan Linoleik asit özellikle sinir hücrelerinin gelişmesinde rol oynar. İnsan sağlığı açısından büyük önem taşıyan zeytinyağı kolesterol çözücüdür. Zeytin yaprağından tıpta tansiyon düşürücü olarak kullanılan bir madde çıkarılır. Zeytin ağacının ömrü çok uzun olup 500 hatta 1000 yıl yaşayabilmektedir. 

Tarih boyunca zeytin, barış ve umudun temsilcisi olmuş; ağacı ve meyvesi kutsal kabul edilmiştir. Geçmişi günümüzden 10 bin yıl öncesine dayanan zeytin birçok efsanenin de kaynağı olmuş; geleneklere göre zeytin ağacının yaprakları zafer, akıl, ve barışı simgelemiştir. Anavatanı Anadolu olan zeytin fosfor, potasyum, kalsiyum ve magnezyum mineralleriyle birlikte; A, D, E, ve K vitaminlerini içermektedir. Kalp ve damar hastalıkları için çok faydalı olan  zeytin meyvesi, mucize bir besin deposudur. Zeytinde bulunan Linoleik asit özellikle sinir hücrelerinin gelişmesinde rol oynar. İnsan sağlığı açısından büyük önem taşıyan zeytinyağı kolesterol çözücüdür. Zeytin yaprağından tıpta tansiyon düşürücü olarak kullanılan bir madde çıkarılır. Zeytin ağacının ömrü çok uzun olup 500 hatta 1000 yıl yaşayabilmektedir. 

Adını,  Ege Bölgesi’ndeki yerleşim alanı “Caria”dan alan incir, Anadolu ve Ege’de binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Eski Yunan ve Mısır uygarlıklarında verimlilik sembolü olarak kabul edilen incirin Anadolu’daki kültürünün insanlık kültürü kadar eski olduğunu, Herodotos M.Ö. 484 yılında yazdığı yazılarında da belirtmiştir. Anadolu ve Ege’nin bütün medeniyetlerinde yer alan incir, kuşaklar boyu hep bolluğun, bereketin simgesi olmuştur. Besin değeri yüksek bir ürün olan kuru incir, kolay sindirilebilen früktoz ve glikoz içermektedir. Pektik maddelerin kaynağı olmasından dolayı, bağırsaklarda toksit maddelerin atılması, kandaki kolesterol düzeyinin düşürülmesi, şeker hastalarında kan şekerinin hızlı yükselmesinin önlenmesi gibi yararları bulunmaktadır. İçeriğindeki lif oranının yüksek olması, kuru incirin boğaz ve bağırsak hastalıklarında yumuşatıcı olarak kullanılmasına, sütte bulunan kalsiyuma oranla daha fazla kalsiyum içermesi de, kemik hastalarında gelişim bozukluklarına tavsiye edilmesine neden olmaktadır. Gerek kuru gerekse taze incir, insan beslemesindeki öneminin yanı sıra, dağlık alanlarının ekonomik anlamda değerlendirilmesi, sürdürülebilir çevreye sağladığı fayda, yarattığı istihdam ile sosyo ekonomik açıdan da oldukça değerli bir üründür.  Ülkemiz, dünya taze incir üretimi ile kuru incir üretiminin yarısından fazlasını karşılamaktadır. Ülkemizin ürettiği incirin %57,2'si Aydın'da üretilmektedir. Aydın, kaliteli incir üretimi ve kapasite üstünlüğü ile Türkiye incir üretiminde ilk sırada yer almaktadır.

Tarihi kaynaklara göre kestane Anadolu’da kültüre alınıp, buradan Avrupa’ya geçmiştir. Bilimsel adı “castanea” olan ve Kuzey Yarımküre’nin ılıman bölgelerinde yetişen kestane ağacı kayıngillerdendir. Gövdesi dik, kırmızımtrak kabuklu ve sert yapraklı olan kestanenin ülkemizde en çok yetiştiridiği yer Aydın’dır. İçerdiği birçok besin öğesiyle eski zamanlardan beri insan beslenmesinde önemli bir yer almıştır. Halk dilinde “dağların ekmeği” olarak adlandırılır.  Doğal şartlar altında yetiştirilen, tarımsal ilaç, suni gübre kullanılmayan organik tarım ürünüdür. Başta nişasta ve çeşitli şekerler olmak üzere iyi kalitede sindirilebilen lifli maddeler, protein, düşük oranda yağ, mineral maddeler, B1, B2 ve C vitaminlerini içermektedir. Çiçekleri önemli bir bal kaynağıdır ve balı astım hastalıklarına iyi gelir.

Dünyada çam fıstığının yetiştirilebilecek alanlarının sınırlı olması ve üretim miktarının yeterli seviyede olmaması ürünün değerini arttırmaktadır. Ayrıca yetiştiği bölgelerdeki toprak ve iklim koşullarının farklı olması ürünün lezzet ve aromasında da değişikliklere neden olmaktadır. Fıstıkçamı Akdeniz ikliminin etkili olduğu İspanya, Portekiz, İtalya, Adriyatik kıyıları, Mora yarımadası, Girit adası ve Anadolu kıyılarında geniş topluluklar ve saf birlikler oluşturur. Yine Afrika’nın batısı ile Güney Amerika’nın nemli ve ılıman bölgelerinde ve Kırım çevresinde de topluluklar halinde bulunmaktadır. Ülkemizde fıstık çamının optimum yetişme ortamı; Bergama-Kozak, Çine-Karpuzlu, Aydın-Koçarlı, Söke-Bağarası, Milas-Turba, Muğla-Kantarcı-Madran, Antalya-Serik-Manavgat, Maraş-Önsen, İzmir-Seydiköy ve Artvin-Çoruh vadisidir. Bu yayılış alanları içerisinde Ege Bölgesinde bulunan Aydın–Koçarlı ve İzmir–Bergama–Kozak önemli bir yere sahiptir. Fıstıkçamı ağacının ekonomik olarak; Tohumundan  Odunundan Reçinesinden yararlanılmaktadır.   Fıstıkçamı her yıl ürün vermektedir. Güneşli yerleri ve düzenli iklimleri sever. Tohumla üretilirler. Kozalaklar ocak ayına kadar olgunlaşır, toplanan kozalaklar haziran ayına kadar sürekli güneşe serilerek kozalakların açılması sağlanır. Kozalaklar iyice açılınca, tokaçlarla kozalaklar dövülerek içindeki kabuklu fıstık (künar) çıkartılır.